Madde Bağımlığında Ailenin Rolü
07 Temmuz 2020

Madde Bağımlılığında Ai̇leni̇n Rolü

Günümüzde önemli bir sağlık sorunu olan madde bağımlılığından korunmada aile en önemli faktörlerden biridir. Bireyin beden ve ruh sağlığını, aile, toplum ve sosyal uyumunu bozacak derecede sık ve fazla miktarda madde kullanma, madde alma isteğini durduramama olarak tanımlanan madde bağımlılığı, tüm aileyi etkileyen bir beyin hastalığıdır.

Aile, madde bağımlılığında en önemli koruyucu!

 Aile ilişkileri kişinin toplumsal yaşamının belirlenmesinde öncül bir rol oynar ve çocukların değerler sisteminin oluşmasında önemli bir yere sahiptir. Ebeveynler çocuklarına sorumluluklarının gelişmesini, kendilerine zarar verici davranışlardan korumalarını öğretmelidir ve bunu yaparken de onlara güvenli bir ortam sağlamalı, bazı sınırlamaları olduğunu da göstermelidir.

 Anne-babaların çocukları için madde bağımlılığıyla ilişkili bilinçli bir tutum geliştirmesini sağlamada yapacakları en önemli şey kendi davranışlarıyla örnek olmalarıdır. Aileler bir sorunla karşılaştıklarında ne şekilde çözümler üretiyorsa, çocuklar da benzer sorunlarla karşılaştıklarında benzer çözümler üretmektedir. Örneğin, bir sorunla karşılaşan anne ya da baba bu sorunun çözümünde alkol kullanımına yöneliyorsa, çocukta rol model aldığı anne ve babanın davranışını gerçekleştirerek alkole yönelebilmektedir.

 Anne-baba çocuk ilişkisinin niteliği, çocuğun topluma uyum becerilerini belirlemektedir.  Çocuğun gelişiminde aile tutumunun destekleyici ve denetleyici niteliği, erişkinlik dönemindeki davranışlarını da şekillendirmektedir.

 15-19 yaş arası lise öğrencileri üzerine yapılan bir araştırmada, özellikle aile ile çok vakit geçirmenin, birlikte yapılan sosyal aktivitelerin fazla olmasının ve ergen üzerindeki aile kontrolünün, gencin uyuşturucu madde kullanımını önleyici olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

Ri̇sk Faktörleri̇ Neler?

Madde kullanımına başlama, kişiden kişiye değişse bile bir takım ortak noktaları bulunmaktadır. Bunlar arasında merak, en yakın arkadaşların kullanıyor olması, akran baskısı, yetişkinlerin taklit edilmesi en önemli risk faktörlerindendir. Diğer bir risk faktörü olarak ailelerin madde kullanımı konusunda sürekli ve sert bir şekilde uyarmaları da madde kullanımına yöneltebilmektedir. Çünkü bu tür davranışlar çocuklarda merak ve tepki oluşturabilmektedir.

Aile içindeki iletişim kopukluğu, ilgi ve sevgi eksikliği, ölüm, baskılı ve otoriter bir eğitim anlayışı gibi faktörler ailelerinden uzaklaştırarak madde kullanımına sevk edebilmektedir.

Ayrıca anne ve babanın boşanması, ayrı yaşaması gibi aile bütünlüğünün bozan etkenler de uyuşturucu kullanımı için önemli risk etkenleri olarak bulunmuştur. Yurt dışında yapılan bir araştırmaya göre, uyuşturucu madde kullanan kişilerin, %50’den fazlasının boşanmış ailelerden geldikleri saptanmıştır.

Ai̇leni̇n Bağımlılığı İnkâri
       
Bağımlılığın en çarpıcı yanlarından birisi, bağımlının yakınındaki kişilerin bağımlılık gerçeğinin farkına varamaması ve inkâr etmesidir. Bunun sebepleri arasında ailenin bağımlının davranışlarından dolayı utanç duyması ve çaresiz hissetmeleri yer almaktadır. Unutulmamalıdır ki bağımlılık zor, meşakkatli ancak tedavisi olan bir hastalıktır. Ülkemizde de madde bağımlılığı tedavileri 18 yaş üstü kişiler için Sağlık Bakanlığı bünyesinde hizmet veren AMATEM (Alkol ve Madde Bağımlılığı Tedavi ve Eğitim Merkezi), 18 yaş altı için ÇEMATEM (Çocuk ve Ergen Madde Bağımlılığı Tedavi ve Eğitim Merkezi), ayaktan tedavi merkezleri ve psikiyatri polikliniğinde gerçekleştirilmektedir. Sağlık Bakanlığı’nın 2015 yılında hizmete açtığı ALO 191 Uyuşturucu ile Mücadele Danışma ve Destek Hattı’ndan tedavi süreçleri ve bağımlılıkla ilgili her konuda detaylı bilgi ve destek alabilirsiniz. Ayrıca “alo191uyusturucu.saglik.gov.tr” adresinden de bilgi edinebilirsiniz.

Çocuğunun Madde Kullandığını Öğrenen Ai̇leler Neler Yapmalı?


Çocuklarının madde kullanımını öğrenen anne-babalar öncelikle endişe ve paniğe kapılmadan hareket etmelidir. Sakin bir şekilde ve suçlayıcı bir tavır takınmadan davranılmalıdır. Ayrıca, sorun görmezlikten gelinmemeli, durum gizlenmemeli ve davranışlar takip edilerek, çözümü yönünde çareler aranmalıdır.

Aile içerisinde duygusal ve sosyal etkileşim açısından başarılı bir çocukluk dönemi geçiren birey, ergenlik dönemi sorunlarını daha kolay çözmektedir. Anne-babalar çocuklarıyla, küçüklük dönemlerinden itibaren arkadaşça bir diyalog kurmalı ve ergenlik döneminde de bunu devam ettirmelidir.